Ekonomi Haber Sitesi

Haber Takip Merkezi – Güncel ve Tarafsız Haber Sitesi – Ülkenin Nabzını Tutan Site

Kutupsuz dünya mümkün mü?

Yakın zamanda Nobel Akademik Yayıncılık’tan çıkan Doğa ve İnsanlığın Küresel Krizlerine Karşı Kutupsuz Dünya Düzeni isimli kitap çalışması üzerine, kitabın yazarı Ethem Paksoy ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

“`html

Son zamanlarda Nobel Akademik Yayıncılık’tan yayımlanan “Doğa ve İnsanlığın Küresel Krizlerine Karşı Kutupsuz Dünya Düzeni” adlı eseri üzerine yazar Ethem Paksoy ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

Bu kitabı yazmaya neden ihtiyaç duydunuz?

Sanayi devrimi, tarihsel açıdan insan hayatında önemli değişiklikler yaratarak olumlu bir gelişim sağladı. Ancak bu süreç içinde, teknolojinin doğaya ve insanlık tarihine olan etkileri yeterince derinlemesine ele alınmamıştır. İnsanların yaşamına getirdiği avantajlar ve dezavantajlar net bir biçimde ortaya konulmaktan uzak kalmış, bu süreç çıkar odaklı ilerletildiği için olumsuz sonuçlar ağır basmıştır. Sanayi devriminin etkilediği her ülke, teknolojiyi elinde bulunduran bir elitin halkı sömürebileceği bir sistem oluşturmuştur. Bu sistem, mevcut sosyal yapıyı belirli bir hiyerarşiye sokarak bireylerin kaderini belirlemiştir. Gelişmiş ülkeler, teknolojik üstünlüklerini kullanarak daha az gelişmiş bölgelere baskı yapmış ve doğal kaynakları istismar etmiştir. Sonuçta, küresel ısınma, iklim değişikliği ve çevre kirliliği gibi sorunlar ortada kalmıştır. Bu kitap, sanayinin kötü kullanımı ile doğanın maruz kaldığı zararlara dikkat çekmekle beraber, sanayi devriminin insanlık yararına nasıl dönüştürülebileceği üzerine düşünmeyi amaçlamaktadır.

Sanayi devriminin yanlış kullanımının sonuçları nelerdir?

Sanayinin dikkatsiz ve bilinçsiz kullanımı doğaya ve insana zarar verme konusunda eşit bir risk taşımaktadır. Sanayi devrimi, doğanın kanunlarını göz ardı ederek uygulanmıştır. Fosil yakıtların yoğun biçimde kullanılması, havada yüksek oranda karbondioksit salınımına neden olup, atmosferin dengesini bozarak küresel ısınmayı tetiklemiştir. Bu durum, iklim değişikliği gibi sorunlara yol açarken, aşırı sıcak ve yağışsız dönemler ile doğal felaketler ortaya çıkmıştır. Özellikle orman yangınlarının yaygınlaşması, büyük ekosistem felaketlerine ve oksijen üreten ormanların yok olmasına yol açmaktadır. Aynı zamanda, küresel ısınmanın diğer sonuçları arasında kimyasal atıklar da önemli bir yere sahiptir. Bu atıkların doğaya atılması, yer altı kaynaklarının hızla tükenmesine yol açarken, çevresel kirliliğin artmasına neden olmaktadır. Bu kötü yönetim ayrıca pek çok bitki ve hayvan türünün yok olmasına da sebep olmaktadır.

Yanlış sanayi politikaları, toplum yapısında da köklü değişikliklere sebep olmuştur. Kırsaldan şehre olan iç göçler, sanayinin ilk aşamalarında başlamış ve zamanla geri kalmış ülkelerden gelişmiş ülkelere dış göçler artmıştır. Ancak bu durum, birçok insana büyük bedeller ödetmiştir. Şu an dünya nüfusunun büyük bir kısmı sağlıksız koşullarda yaşamaktadır. Bu da geleneksel aile yapısını ve sosyal yapıyı tehdit etmektedir.

Sanayi devrimi, doğaya vermiş olduğu zarardan çok daha fazla hüsranı insanlığa yaşatmıştır. Gelişmiş ülkelerin sahip olduğu askeri teknolojiler, savaşların daha yıkıcı hale gelmesine yol açmıştır. Tarihteki en kanlı olaylardan biri olan II. Dünya Savaşı sırasında, ABD’nin Japonya’ya attığı nükleer bombalar bunun en çarpıcı örneğidir. Bugün, dünya genelindeki bazı ülkelerin elinde bulunan nükleer silahlar, bir felaket anında tüm ekosistemi yok edebilir. Ayrıca, terör ve sömürü, günümüzde binlerce masum insanın hayatını tehdit eden olgulardır. Gelişmiş ülkeler, ekonomik sömürü düzenini sağlamlaştırırken, global ekonomik eşitsizlik daha da derinleşmiştir.

Bunlar, sanayi devriminin tehlikelerini gözler önüne sermekte ve bu durumu çözmeye yönelik adımların atılması gerektiğini vurgulamaktadır. Mevcut dünya düzeninde, bu hastalıklı yapıdan dolayı doğa ve insanlık giderek daha fazla zarar görecektir. Artık, sadece doğal felaketler değil, insani krizler de insanlığı tehdit etmektedir. Yeni bir dünya düzenine acilen ihtiyaç duyulmaktadır. Bu kitabın amacı da tüm bu sorunlara ışık tutarak dikkat çekmektir.

Dünya bu tür krizlerle nereye gidiyor?

Sanayi devrimindeki yanlışlar, krizleri büyüterek ilerlemektedir. Küresel ısınma ve çevre sorunları, tüm canlıların üzerinde etkisini sürdüren bir tehdittir. Canlıların besin zinciri, türlerin yok olmasına bağlı olarak bozulmakta ve yeni hastalıkların ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Savaş ve terör ise tüm insanlık için kaçınılmaz bir tehlike haline gelmiştir. Krizler büyüdükçe, her kuşak kendinden sonrakilere daha sağlıklı bir dünya bırakmanın eksikliğini hissetmektedir. Dolayısıyla, bu durumun bir an önce ele alınması gerekmektedir. Aksi halde, insanlık için kaçacak bir yer kalmayabilir.

Küresel krizlerin önlenmesi için nasıl bir dünya düzenine ihtiyaç var?

Bu krizleri önlemek için devletsiz bir yapıya sahip, ama etkili bir dünya teşkilatına ihtiyaç vardır. Birleşmiş Milletler, evrensel krizler karşısında etkili bir mekanizma olmalıdır. Ancak günümüz BM’si, adaletsiz ve bozuk yapısıyla bu sorunlara çözüm bulma kapasitesini kaybetmiştir. Güvenlik konseyinin güçlü ülkeleri yalnızca kendi çıkarlarını koruma peşindedir. Örneğin, BM’nin güç yapısı, gelişmiş ülkelerin menfaatleri doğrultusunda şekillenmiştir ve daha az gelişmiş ülkelere ciddi yaptırımlar uygularken, kendi çıkarlarını koruyan ülkeler üzerinde göz yummaktadır. Bu nedenle, BM’nin yapısı değişmeli ve dünya sorunlarına yönelik daha demokratik bir yaklaşım geliştirilmelidir. Yeni bir dünya düzeninin kurulması, coğrafi ve demografik dengelere göre temsil edilen bir meclis aracılığıyla gerçekleştirilmelidir.

“`