İSTANBUL – Almanya, Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri için 9 Haziran’da sandık başına gitti. 720 sandalyeli Parlamento’ya toplam 96 vekil gönderen ülkede, ‘trafik ışığı’ koalisyon hükümetini oluşturan Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Hür Demokrat Parti (FDP) büyük kayıplar yaşadı. Beklendiği üzere sandıktan güçlenerek çıkan faşist Almanya için Alternatif’in (AfD) yanı sıra bir parti de ilk kez girdiği AP seçimlerinde yüzde 6,2 oy alarak içinden çıktığı Sol Parti’yi (Die Linke) de geride bırakmış oldu.
2023 yılında Sahra Wagenknecht liderliğinde Sol Parti’den ayrılarak önce eylül ayında dernekleşen, ardından ocak ayında resmen partileşen Sahra Wagenknecht Birliği (BSW) seçim sonuçlarına göre AP’ye altı vekil göndermeye hak kazandı.
Seçim öncesinde yapılan kamuoyu yoklamaları ve siyasi analizler, çoğunlukla ‘sol muhafazakar’ veya ‘sol popülist’ olarak nitelendirdikleri, hem sola hem sağa hitap etmeye çalıştığını söyledikleri BSW’nin AfD seçmenlerinden de oy alabileceğini gösteriyordu.
Peki, henüz altı ay önce kurulan bir partinin Avrupa Parlamentosu seçimlerinde koalisyon ortağı FDP’yi ya da kökleri SPD’den ayrılan WASG’ye uzanan ve 2007 yılından bu yana siyaset sahnesinde yer alan Sol Parti’yi geride bırakması nasıl mümkün oldu? Hangi seçmenler, neden BSW’ye oy verdi? Özellikle ‘daha az göçü’ desteklediği de düşünüldüğünde BSW’yi siyasi yelpazenin neresinde konumlandırmak gerekiyor?
BSW Federal Meclis Grubu Dış Politika Sözcüsü ve Dışişleri Komitesi Başkanı Sevim Dağdelen’e göre, BSW’nin yaklaşık 2,5 milyon oy aldığı AP seçimlerinin sonuçları, aynı zamanda federal hükümet için bir ‘kırmızı kart’ olma özelliği taşıyor. Federal hükümetin Rusya-Ukrayna savaşı ile İsrail’in Gazze’ye saldırıları konusundaki politikalarını eleştiren Dağdelen, “BSW seçmenleri için oy kullanırken belirleyici olan üç büyük konu vardı: Barışın tesisi, göç ve sosyal güvenlik” değerlendirmesinde bulundu. “Avrupa’daki sağ partilerin seçim sonuçları elbette kaygı verici; buna şüphe yok” diyen Dağdelen, bu partileri ‘geri itmek’ için ‘kontrolsüz göçün Almanya’ya zarar verdiğini’ de kabul etmek gerektiğini savundu.
Sevim Dağdelen ile partisi BSW’yi ve AP seçim sonuçlarını konuştuk…
‘FEDERAL MECLİS’TEKİ TEK BARIŞ PARTİSİ BİZİZ’
Sahra Wagenknecht Birliği – Akıl ve Adalet (BSW) partisi bundan yaklaşık altı ay önce kuruldu ve yeni kurulan bir parti olarak AP seçimlerinde yüzde 6,2 oy aldı. Şimdi ise AP’ye altı vekil gönderecek. Partinin gelişimi açısından bu altı ayı ve BSW Federal Meclis Grubu Dış Politika Sözcüsü olarak kendi deneyiminizi nasıl tarif edersiniz?
Partinin kurulmasına ilişkin destek ve onay çok büyük. Sahra Wagenknecht Birliği ile birlikte Ukrayna’daki savaşa son verilmesi, Ortadoğu’da barışçıl bir çözümün sağlanması, ifade özgürlüğünün savunulması ve ülkemizde toplumsal adalet için ciddi bir ses var. Bunlar aynı zamanda Federal Meclis’teki siyasi çalışmalarımızın da odak noktası. İlk önergemizde saatlik asgari ücretin 14 euroya yükseltilmesi talebinde bulunduk; bu çağrı tüm gruplarca reddedildi. Bu hafta Gazze’de derhal ateşkes sağlanması ve İsrail’e silah ihracatının durdurulması talebiyle verdiğimiz önerge de Federal Meclis gündeminde. Federal hükümeti Ukrayna çatışmasına siyasi çözüm için barış diplomasisini desteklemeye çağırıyoruz ve Ukrayna ile Avrupa Birliği (AB) üyelik müzakerelerinin açılmasını reddediyoruz. Biz bir yumuşama politikasını savunuyoruz ve NATO’nun doğu ve Asya’daki genişlemesini durdurmak istiyoruz. Bu anlamda Federal Meclis’teki tek barış partisi biziz.
‘BÖYLE BİR SONUÇ FEDERAL ALMANYA TARİHİNDE BİR İLK’
BSW’nin yaklaşık 2,5 milyon oy aldığı AP seçimlerinin sonuçları, Ukrayna’ya sürekli yeni silahlar vererek savaşı uzatan ve diplomasiyi reddeden federal hükümete bu açıdan bir kırmızı karttır. Bir partinin ilk teşebbüsünde ülke çapındaki bir seçimde böyle bir sonuç elde etmesi federal Almanya tarihinde daha önce hiç olmamış bir şeydir.
Ocak ayında kurulan Sahra Wagenknecht Birliği – Akıl ve Adalet partisi, yapım aşamasında. Şu anda neredeyse parti aygıtı olmadan çalışıyoruz. Sadece BSW’nin çok sayıda motive olmuş, kendini adamış destekçisi her şeyden önce seçim kampanyasını mümkün kıldı. Bu da meyvesini verdi. Bu harika sonuç şimdi aynı zamanda hem Avrupa’da hem Almanya’da gerçekleştirmemiz gereken yüksek bir inanç sıçramasıdır.
Bunun devamı da var: Bu sonuç, Almanya’nın doğusunda yaklaşan eyalet seçimleri için her halükarda mükemmel bir başlangıç noktası teşkil ediyor. Saksonya’da yüzde 12,6, Thüringen’de yüzde 15, ve Brandenburg’da yüzde 13,8 oy alarak bu üç eyalette hemen en büyük üçüncü güç olduk ve eylül ayı için de iyi konumdayız.
‘SOL MUHAFAZAKAR TERCİHLERİ OLANLAR İÇİN İLGİ ÇEKİCİ OLABİLİRİZ’
BSW’nin yeni kurulmuş bir parti olarak AP seçimlerinde aldığı sonucu nasıl değerlendirirsiniz? Sizce hangi seçmenler, niçin BSW’ye oy verdi? AfD ya da diğer partilerin seçmenlerinden oy aldığınızı düşünüyor musunuz?
BSW seçmenleri için oy kullanırken belirleyici olan üç büyük konu vardı: Barışın tesisi, göç ve sosyal güvenlik. Burada işin içine İslam’ın Almanya’da artan nüfuzundan, suçların artmasından ve belirli görüşlerin dışlanmasından duyulan endişeler giriyor. Seçmenlerimizin yüzde 81’i BSW’nin aynı anda daha fazla sosyal meseleyi ve daha az göçü desteklemesini iyi buluyor. Dörtte üç, Ukrayna’ya daha fazla silah gönderilmesine karşı olmamızın iyi olduğunu düşünürken, yaklaşık üçte iki Sol Parti konusunda hayal kırıklığı yaşıyor.
BSW’ye yönelik destek ve onay tüm yaş grupları ve toplum kesimlerine yayılmış durumda. İşçiler, çalışanlar, serbest meslek sahipleri ve emekliler, bize eşit oranda oy veriyor. BSW’ye oy veren kadınların oranı erkeklerden biraz daha yüksek.
AP seçimlerinden kısa zaman önce Alman Sendikalar Birliği’nin (DGB) Hans Böckler Vakfı Ekonomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü, son derece heyecan verici bir çalışma yayınladı. Buna göre, çalışmaya katılanların yüzde 15’i oyunu Sahra Wagenknecht Birliği’ne vermeyi rahatlıkla hayal edebiliyor. BSW, bu nedenle daha önce uygun arz eksikliği sebebiyle başka partilere oy vermiş olan ‘sol muhafazakar tercihlere’ sahip kişiler için ilgi çekici olabilir. Böckler araştırmasının sonuçlarına göre, BSW destekçileri arasındaki en büyük grubu eski SPD seçmenleri oluşturuyor. Onları FDP, Die Linke, AfD ve CDU/CSU seçmenleri izliyor. Seçimin ardından yapılan anketlerdeki rakamlar da bunu söylüyor.
‘BİZİ ELEŞTİRENLER GERÇEĞİN ÖZÜNÜ KAÇIRIYOR’
Göçmen geçmişi olan kişiler (yüzde 21) ve Doğu Almanlar (yüzde 27) arasında BSW’ye verilen destek ortalamanın oldukça üzerinde. Yaş grupları eşit bir şekilde dağılmış durumda; bu durum, son haftalardaki seçim mitingleri ve etkinliklerde de açıkça görülüyor.
Ortalamanın üzerinde temsil edilen kişiler arasında lise diploması (Abitur) olmayanlar, hane geliri düşük olanlar, maddi durumu olmayanlar ve aynı zamanda sendika üyeleri (yüzde 19) ve işçiler (yüzde 27) bulunuyor. Böckler araştırmasına göre, kişinin ‘geliri azaldıkça BSW’yi seçme eğilimi de artıyor’.
Son seçimde AfD’ye oy veren yaklaşık 140 bin kişi bu sefer seçimini BSW’den yana yaptı. AfD’den çok az insanı çektiğimiz eleştirisinde bulunanlar gerçeğin özünü kaçırıyor. Biz kurulmadan önce AfD anketlerde yüzde 20’nin üzerindeydi; diğer tüm partiler ise yüzde olarak AP seçimlerinde elde ettikleri sonuçlara yakın bir noktadaydı. AfD, sadece BSW ve oy kullanmayanlar yönünde seçmen kaybetti. Bu, özellikle doğuda seçimlerin yaklaştığı düşünüldüğünde, herkese üzerine düşünecek bir şeyler vermeli. Şimdi bize oy veren 500 binden fazla SPD seçmeni kime oy verirdi, bunu hiç kimse bilmiyor. BSW ile birlikte artık diplomasi, ekonomik akıl ve sosyal adalete güvenenler için gerçek bir alternatif bulunduğu bir gerçek olmayı sürdürüyor.
‘SAĞ PARTİLERİN SEÇİM SONUÇLARI KAYGI VERİCİ’
Genel olarak AB çapında, özel olarak ise Almanya’daki AP seçim sonuçları hakkında ne söylemek istersiniz? Aşırı sağ partilerin seçim başarısını ve bu başarının olası sonuçlarını nasıl değerlendirirsiniz?
Avrupa’daki sağ partilerin seçim sonuçları elbette kaygı verici; buna şüphe yok. Bunları yeniden geri itebilmek için siyasi, ekonomik ve toplumsal gerçekliğin kabul edilmesi gerekiyor. Bu, özünde kontrolsüz göçün Almanya’ya zarar vermesini de içeriyor. Seçimlerin ardından yapılan yerinde bir yorumda şöyle denilmişti: “Sosyal devlet ancak sınırlar varsa sürdürülebilir – hem coğrafi hem niceliksel sınırlar.” Öfke ritüelleri ve kendine güven gösterileri buna çare olmaz, çareden ziyade sağa olan akını artırır.
‘FEDERAL MECLİS’TEKİ SAVAŞ PARTİLERİNE CİDDİ BİR ALTERNATİFİZ’
Almanya basınında BSW’nin zaman zaman sol muhafazakar bir parti olarak tarif edildiğini görüyoruz. Parti, her şeyden önce göç ve iklim politikası gibi sebeplerden ötürü bu şekilde adlandırılıyor. Siz, BSW’yi sol muhafazakar olarak tanımlar mısınız? Partinizin politika ve yaklaşımını nasıl tarif edersiniz?
Bugün çoğu insan artık sol ya da sağ kodlarıyla pek de yol alamıyor. Eskiden sol, savaşa karşı olmak ve toplumsal adaleti savunmak demekti. Biz bunu kesinlikle istiyoruz ve günlük çalışmalarımızda da yapıyoruz, örneğin parlamentoda. BSW, Almanya’da her dört ilkokul çocuğundan biri düzgün bir şekilde okuyup yazıp hesap yapamazken, çocuklarımızın yarısı güvenli bir şekilde ya da hiç yüzemezken, söz konusu NATO’nun aşırı silahlanması ve Ukrayna’ya silah sağlanması olduğunda hiçbir sınır tanımayan Federal Meclis’teki geniş savaş partileri bloğuna ciddi bir alternatif oluşturuyor. Bir yandan Berlin’de düzenlenen bir konferansta Ukrayna’nın yeniden inşası için milyarlarca eurodan bahsedilirken, Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinde şehir ve toplulukların doğru düzgün yüzme havuzlarını idare etmek için parası olmadığından çocuklarımızı yüzer konteynerlere koyuyoruz. Bu, delilik.
‘KONU POLİTİKAYI DAHA İYİ AÇIKLAMAK DEĞİL, POLİTİKA DEĞİŞİKLİĞİ’
Ve elbette iklim ve çevre konusunda endişeliyiz. İnsanların hayatlarını daha pahalı hale getirerek veya önemli endüstrileri yok edip Avrupa’nın dışına sürerek değil, teknolojik inovasyon, kamu finansmanı ve makul teşvikler yoluyla iklim politikasını ve çevre korumayı geliştirmek istiyoruz.
Biz siyaseti değiştirmek için yola çıktık. Trafik ışığı partileri SPD, Yeşiller ve FDP’nin, ama aynı zamanda Friedrich Merz liderliğindeki Birlik’in de giderek daha fazla kişinin savaş ve barış gibi varoluşsal konularda ve sosyal adalet konusunda temsil ettikleri şeyi istemediğini, bu durumun enerji ve göç politikasındaki ağır yükler gibi pek çok diğer konu için de geçerli olduğunu nihayet fark etmesini istiyoruz. Bu, şu anda pek çok kişinin Başbakan Olaf Scholz’dan talep ettiği gibi siyaseti daha iyi açıklamakla ilgili değil. Bu, politikadaki bir değişiklikle ilgili. Biz bunu temsil ediyoruz. Bunun için gayret gösteriyoruz.
*Almanca gerçekleştirilen söyleşi, daha sonra Türkçeye çevrilerek yayına hazırlanmıştır.
(DIŞ HABERLER SERVİSİ)